31 Ağustos 2013 Cumartesi

10-kısa kısa -2



GÖKYÜZÜNÜN AZİZLİĞİ

Bir sağanaktan sonra toz kalktığı zaman sokağa baktığında renkler daha net ve canlı görünür ya, böyle galiba biraz da insanın yaşadıkları. Ne kadar fırtına, o kadar belirgin ve ne istediğini bilen yaşam çıkar insanın önüne.
Kimse güzel ve güneşli bir günde kendini aramasın, mümkünse fırtınalarınızdan sonra tanışalım; tozlarınızın üzerinizden kalktığı ve kirlilerinizin yok edildiği bir günde.

BAĞIMLILIK

Bağımlı değil hiç kimse. Biraz da bağımlı sandıkları içindekilerin söylemekle bitebileceğini sandığı bir muhtaçlık, bir nevi iç patlaması. Hani uzun uzun konuştuğunuz zaman birden bir sessizlik çöker ya masanın üzerine; küller dağılır, masanın üstü dağılır, akıllar dağılır… Bir bakarsın... 

AKLIMA GELMİŞTİ

Her şeyi elimize almadan gözümüzde bitiriyoruz, gülerek ve alay ederek değersizleştiriyoruz güzellikleri ve sancıları. Oysa kelimeler de, cümleler de gün gelir ete kemiğe bürünür karşınıza çıkar. Arkanıza bile bakmanıza fırsat verilmediği zaman ‘’aklıma gelmişti’’ dersiniz.

YIPRATMADAN

Önüme gelen her insanı inançlı ve yok olacak şekilde kucaklıyorum. Yavaş yavaş, yıpratmadan bitiriyorum onları. Sohbetlerde yarışıyorum onlarla. Gülüşleri, istekleri fotoğraf karesi şeklinde bilincime inşa ediyorum. Bilerek, sevecen ve mutlu görünüyorlar. Onlarla her el sıkışımda bir gün eksilirler mi diye ara ara düşünüyorum. Unutamayacağım dakikaların hesabını onların gözlerine bakarak ölümsüzleştiriyorum.

ES GEÇİLEMEZ GERÇEKLER

Sadece ''bu düşünceden de kurtulacağım'' düşüncesiyle girilen her yol, bizi cezbeden her istek, kişiye farklı mekanların gölgesinde yürümesini sağlıyordu.Yoksa gerçeklerin hiç ama hiç bir değeri yoktu. Önemli olan bir şeyleri üzerinden atıp kurtulmaktı. Bir şeyleri derinden attığın ter gibi, beyninden attığın her düşünce seni sadece bir süre rahatlatıyordu. Asıl içsel yıkılış ve diriliş kaynaklarının zaman ve mekan değişiminden olduğu es geçilemez bir gerçekti.Ve biz bunların bilincine varmak için zaman ve mekanın tükenmesi gerektiğini bilmiyorduk.

GÜLDÜK

Ama yine de güldük. Olur olmaz yerde olur olmaz şekiller de öyle güzel güldük ki, neden güldüğümüzü anlamayıp yine güldük. Seyrettiler sadece bizim o tuhaf mutluluğumuzun anlarını. O tuhaf mutluluklar fotoğraflandı kimi zaman. Kimi zaman konuşuldu başka masalarda. Yüzümüzde, bedenlerimizdeki o kesikleri bilseler dahi seyrettiler direncimizin güçlülüğünü. Bazen garipsediler, ‘’bu kadarı fazla’’ dediler ama biz bırakmadık o yaşamın daima sevilebileceği gerçeğini.

EKSİLDİĞİ YERİNDEN


İşte sonra  sabah uyanıyorsun. Elbiselerini giyiyorsun. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. İşe gitmek üzere evden çıkıyorsun ve yaşamın devam ettiğini insanların hızlı adımlarında görüyorsun. Nefes alıp yaran ile devam ediyorsun. O gün istesen de istemesen de insanların arasına bulaşıyorsun. ‘’Sadece ama sadece bir seçim yaptı. İnsan her şeye  bir seçimle başlar ve bir seçimle bitirir’’ diyorsun ve devam ediyorsun dünyanın gereksiz her şeyine. Ama kaldığı yerinden değil, eksildiği yerinden. 


rohan s. kaya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder