18 Ekim 2013 Cuma

Bir kentin çirkin itirafları -2 ve 3

Durdu...
Tüm hayatın aksine .
Yürümeyi bırakmıştı artık.Durdu.
Değişmeden hareket etmeden durursa belki.
Belki hiçbir şey yapmazsa geçip gidecekti.
Hayatını her gün gitmek zorunda olduğu yer ile her gün dönmek zorunda olduğu yer arasında kısıtlamıştı.Tabi ki birde zoraki duraklarda var. Her dönüşünde aynı yerden aynı kişi olmasa bile ekmek ve şarap alırdı.
O zamanlar şarapta ucuzdu. Sigara da . Bu topraklara ayık olmak işe yaramıyor kanımca. Son dönemlere baktıkça , uyanıkların gittikçe arttığı bir dünya en nihayetinde. Bunları da düşünmek zorunda değildi. Evden sadece içki bahanesi ile çıkıyordu adam. Sevse de sevmese de masadaki alkolü, mekandaki müziği , oturduğu masayı, masadakileri içki bahanesi onu evden çıkarıyordu. Alkolik mi oldum acaba diye düşündü ama bundan da sıkılacağını adı gibi biliyordu. Hayatında sıkılmadığı kimse olmamıştı. Sıkılmadığı hiçbir şey.
Bunun doğal bir sonucu olarak kendine sürekli yeni hevesler yaratıyordu hayata tutunmaya çalışan yanı. Hep kendini aç kalsam ve alkolsüz kalsam yemeği tercih ederim demişti. Bir avunma biçimi idi belki . Aslında gerçeği biliyordu . Cebindeki son parayla sigara alacağını. Yalnız da hissetmiyordu kendini ama dönüp baktığında yalnızdı. Sadece rahatsız etmiyordu yalnızlık onu. Hayatına bir yol çizmek için en kötü dönemdeydi o yüzden durması ve hiçbir şey yapmaması onun için çok daha mantıklı olacaktı tabi. Ne de olsa bir gün kapıdan çıkarken ve girerken ki süre içerisinde bir şeyler değişecekti. Hiçbir şey yapmasa da bir gün olacaktı. Bazen bir hastalığa yakalanıp onunla yaşamayı istiyordu. Onu yenmek istiyordu. Amaçsızlık - ümitsizlik ve ne yapacağını bilememek bedenini sarıyordu. Bir siyahlık dolanıyordu damarlarında. Hiç kesip içine bakmayı düşünmemişti. İntihar hep saçma gelmişti.

Aşık olmalıyım diyordu.Deli gibi karşılıksız sevmeliyim. Tüm hayatımı ona göre şekillendirmeliyim. O ne istiyorsa yapmalı nereye diyorsa gitmeliyim. Bu çok mantıklı bir çözüm olarak gelmişti. Ama ha deyince insan aşık olamıyor tabi. Bulduğu çözüm kendini Afrika'daki tüberkülozlu çocuklardan daha vahim bir hale getirmişti. Çözüm kendi çözümsüzlüğünü doğurmuştu. İşte hayatının özeti buydu; çözümsüzlükler silsilesi.

Harekete geçmeye karar verdi . Ara sıra beraber eğlendikleri, içtikleri yani takıldıkları bir kadın vardı. Güzeldi. Kendine has bir havası vardı. Belki ona aşık olabilirim dedi. Hem zaten kendine olan güvensizlikten ve aynı ortamda olmalarında karşılıksız kalacağını da düşündü. Yakın zamanda bir buluşma ayarlamalıydı.

...

Girdikleri mekanın ortasında insanların oynayabilmesi için bir salon büyüklüğünde yer vardı. Etrafında ise 3 basamaklık bir  merdivenin devamında masalar vardı bütün sahneyi saran . daha arkada ise bar masaları. onlar geç kalanlar içindi . Kadın ve adam havadan sudan konuştular sadece. Her zamanki yere gelmişti muhabbetleri . Kadın arada dans ediyordu ancak asla sahnede değil masanın yanında hep. Çok ilgili gözükmemek için kadının arkadaşı ile muhabbet ediyordu. Yüreği acıyordu. Kendini birilerini oynamak zorunda hissetmişti. Keyif alıyormuş gibi davranıyordu. Oysa ki kafasında bir an önce eve gidip "persona" yı izlemek vardı. Sinema bu ara hevesiydi.
Sadece bir an . Bir an kadın tüm kadınlığıyla ona baktı. Tamam bu onun için yeterliydi artık aşık olmuştu.


Kanepelerden oluşan pub tarzı bir yerdeydiler . Sessiz sakin bir mekandı. Biraz sonra neler olacağını hem kendi hemde karşıdaki kadın biliyordu. Sadece zamanla çok zordu ilk hareket ilk söz ne olmalıydı. Herşey bir anda o kadar zor gelmişti ki tam vazgeçecekken kadının elini koltukta gördü . Tutulmaya çok müsait." belki de bilerek oraya koydu elini " diye düşündü. Doğrulma hareketile bir anda elini tutmuştu. Şimdi kadına bakıyordu. Kadınsa ellerine . Beraber tek olmuş ellerine. Kadın elini çekmedi. Adam bir kez daha aşık oldu.

Adam hikayesinin yeni başladığını düşünmüştü. Belki pembe bir fonda değil ama artık gecenin siyahında da değil artık şehrin grisinde boğulmuş değil. Evet artık yeni yaşamında en önemli kelime bu olmalıydı. Hayatının şifresi "artık " olacaktı .Bir çok "artık"lı cümle kuracaktı. Hayatında ilk kez o şehirde nefes aldığını hissetti.

Ama nefes almak bilmediği bir şeydi.

4 Ekim 2013 Cuma

11- kanayan bilinç


‘’Hadi eve gelin artık’’ seslerinin balkonlardan düştüğü günler. Gecenin sessizliği. Kimsesiz kedilerin ortalıktan kaybolana dek izlenmesi. ‘’Gol  değil oğlum taşın üstünden gitti.’’ O ateş böcekleri. Neredeler onlar. Daha dikkatli gözlerimiz. Daha dikkatli kulaklarımız. ‘’Ağaca çıkmayın çocuğum gece gece.’’  Sen hep kızgın.  Yanındaki tam bir eşkıya. Gözlerin dik dik üzerimde. Koşuyorum asfaltta, nefesi kesiliyor. Asfaltta yıllar sonra bir ölüm. Sen hiç asfaltta öldün mü dostum. Asfaltta ölmek ne acı. Asfalttaki kanın ılıklığı. Yağmur yağsa temizlese. Dostum sen genç yaşında başında bir kurşun deliği ile asfaltta uyudun mu. Devletin gözleri sinsi. Işığı kapat. Perdeyi arala. Koleksiyonum berbat. Siyaset aynı. Zulüm ve aşk imgesi. Televizyon bahane. Gözlerin nereye bakıyor ki şimdi. Ben deliysem, sende yaşamıyorsun. Sıradanlık kanat takmış. Peşimizdeler. Kovsak, geri gelirler. Kafamın içi barut. Gözlerim ateş. Kalbim ılık olmasa patlayacak içimdeki gemi. Ayaklarım aylak. Ellerim yabancı. Çirkin. Benim ama benim değil. Kedi hala arabanın altında. Far suratında. Gözler fosforlu. İsteklerin eriyip gitmesi, garip aldanmaca. Yavaş yavaş, bal gibi yavaş. Adam kendini asmış. Köşeden bir çığlık. Işıklar açık. Çığlık ağlıyor. Çığlık ağlamanın abisi. Kedi yine yürüyor. Aç kedi. Sefil kedi. Sokak lambası sarı. Asfalt beyaz. Dostum seni hiç köşeye sıkıştırıp ölene dek dövdüler mi? Bizi dövdüler de. Biz ne değişik ölüyoruz bir bilsen. Israrcı ağaç gözümün önünde büyüyor. Hiçbir şey istemiyor. Sanki bir soylu. Sanki asil. Konuşmuyor. Görmüyor. Sadece yılları hissediyor. Çimlere çıplak ayakla bas. Kollarını aç. Başını yukarı kaldır. Gözlerini kapat. Sarıl. Görüyorsun, yalan var. Hırs var. Kibir, almış başını gitmiş. Kendini beğenenlerin çıkmazı var. Ölüm hep var. Kalbin ötede değil. Kedi yine neyin peşinde. ‘’Bu golü kimse atamaz oğlum.’’ Sen hiç duymadın. O da hiç konuşmadı. Asfaltta kanlı su birikintisi. Ilık yağmur avucumda. Sindin üzerime. Kocamansın artık. Dostum? Onu anlatsana onu biraz bana. Nasıldı. Hiç hatırlamıyorum. Yorgun muydu. Umutsuz mu. Bir şey istemiyor muydu. Yoksa anlamıyor muydu. Anlayamıyor muydu. Sen deliysen, o da yaşamıyordu. Çok özledin, ciğerin düştü, gözlerin kurudu. Kapat televizyonu. Beynim gebe kaldı. Uyuyalım. Uyumayalım dur. Kahve ya da çay iç. Anlat dostum anlat. Kedi bize bakıyor. Korkak mıydı. Yoksa mağlup mu. Çekingendi de. Dinleme içindeki seni bu gece. Siktir et. Çileden çık. Şaşırt içindeki seni. Süt var. Kahve yap. Işığı kapat. Perdeyi arala. İşçilerin sabah topuk sesi geliyor aklıma. Güllerin yaprakları eksik. Rüzgar çalmış. Kedi zıplamış üstüne. Bir adam koşuyor. Eli gömleğinin cebinde. İşçi adam, şansız adam. Devlet eşittir görünmez üvey baba. Görünmez cinayet. Kurumlar boşvermiş. Kahven soğudu içsene. Cam kesti ayağımı yalın ayak bastığım çimde. Kollarım hala dargın dostum. Dostum anlatsana dedim sana. Seviyor muydu. Sevmiyor muydu. Demek bir papatya değildi. Alışkanlık mıydı. Alışkanlık değil miydi. Demek bir sigara da değildi. Tiksiniyor muydu durağanlıktan. Durağan biriysen her şey durağandır değil mi dostum. Saat bilmem kaç. Ne konuşuyor bu insanlar. Konu ne. Konu yorulmak. Orada bulunmak. Konu rüzgar. Konu hava. Konu spor. Konu aşk imgesi. Konu denge. Konu sevgili. Konu davul olmuş, zurna olmuş konu. Kelimeler eski. Çok eski. Kimse inanmıyor. Gitmiyor kelimeler gerçek yerine. Televizyonu hemen kapat. Sahi sigara var içer misin. Yarışı kazanan boynu bükük at gibisin dostum. Ama kedi daha haklı. Aç kedi. Bazen katil bu kedi. Hamak güzel. Bulut gibi. Daha çok gez. Çok daha gez. Karıştır ortalığı. Kaybol. Tanış. Yoksa karıştırırlar. Kaybederler seni olmazlarda. Dostum hadi anlat artık. Şehirlerde eskir mi. Hamak yırtılır mı üzerindeyken. Nasıl biriydi anlat. Güzel miydi. Sevecen mi. Sıcak mı. Cehennemdi de bana. Allah de arada sırada. Kıskançtı de. İmkansızdı de. İçimdeki boşluk de. Rüya de. Kabus de. Güzel rüyaların adı yok dostum. Kedi yine cinnet geçiriyor kendisinden başka bir tane daha görünce. Elimden bu kadarı geliyor. Hatırlamıyorum dostum. Güneşe bakarken her şey güzel. Yağmur avucumda soğudu. Bu ağaç  otuz yaşında. Neler soktuk aklına. Çimlerin kenarı sararmış. Ayakkabılarım nerede. Anahtarlarım nerede. Ağaca çıkmam gerekiyor bir daha. Güzel sokaklar var. Güzel ve uzun sokaklar. Fotoğraflar mutlu. Fotoğraflar ölü zaman. Kitaplarını bazen sil. Duyumlar, duygular bazen hayvan gibi. Dostum anlat artık. Hep mi kaçarken vuruluyor birileri. Genç çocuklar gömülemiyor. Tecavüz içten içe sevinçli. Dur dostum dur anlatma bir şey. Konuşmasak da görüyoruz. Görmesek de işitiyoruz. Algılarımız baştan aşağı çıplak bizim. Durup durup tiksiniyoruz her şeyden. Kedi yine karanlıkta kayboldu. Sesi geliyor.Bak şimdi de ağlıyor.  

rohan s. kaya.