27 Nisan 2013 Cumartesi

Yıllar önce ilk kez bir sahafa girdiğimde çok garip gelmişti. Bu dükkanı bulmamız baya bir zor olmuştu. Zorlu arayışımızın altındaki tek neden ise Sosyalizmi okumak anlamaktı . Şunu anlamalısın lisedeyken hiç bir şeyde başarılı olmamak olamazdı. En azından bir şeyden sınıfta-okulda en çok anlayan sen olmalıydın. Tabi ki o zamanki tipimiz ile söz konusu kızlar olamazdı . O zamanki paramızla bilgisayar oyunları da olamazdı. Müzik çalmak ve dinlemek konusunda televizyonun içindekiler kadar zengindik. Gerek ailesel duruşumuz ve kültürel geçmişimizden dolayı sosyalizm ismine yabancı değildik . 
Ne de olsa Deniz Gezmiş bizim oralara yakın bir yerde yakalanmıştı. Buradan yakalanmasına değilde saklanmasına pay çıkarırdık. Bunu sadece ben değil o civarda yaşayan herkes yapardı. 
Sahafın içinde dolaşırken benim aklımda burada böyle kıç kadar dükkanı işleten ve 3-5 liraya kitap satan eski bir devrimci olduğu sakalından gözlüğüne askıdaki ceketine masadaki sigarasına belli eden abinin nasıl geçindiğiydi. Daha sonra dolaştıkça yazarlara kitaplara daha yakından bakmaya başlamıştım. Ne çok isim , ne çok farklı hikaye , öğrenecek ne çok şey var başımı döndürmüştü. 
Sonra aklıma başka bir soru takıldı bu insanlar nereden buluyordu bu kadar anlatacak şeyi. Neden bu kadar yazılmıştı. Dünyada bu kadar irdelenecek bir şey var mıydı ? Her neyse hiç bir şey alamadan çıktım. 
Bir süre araştırdıktan ve yine bir süre geçtikten sonra hatırı sayılır bir bilgi sahibi olmuştum sosyalizmden hem teorik hem pratik olarak. Ondan sonra eylemler , dayak, gözaltı ,takipler , aile baskısı , sigara, okuldan kaçmalar, güzel dostlar, yoldaşlıklar , polisler , örgütlemeler vs ...
Üniversiteye geldim okudum ve bitti. Toplumda hatırı sayılır, saygıdeğer bir mesleğin adayıydım artık. 
Şimdi dönüp bakıyorum üniversite bana bir çok şey kattı . 7 sene süre okul hayatım boyun eğmeyi öğretmişti bana. Başarısızlıklara alışmayı ve görmezden gelmeyi öğretmişti. Aşık olup yenilmeyi. Hayaller kurup bunları kurduğun yerde bırakmayı öğretmişti. Kadınları üzmeyi öğretmişti. Sahte insanları ve yeri geldiğinde sahteleşmeyi öğretmişti. Toplumun gözünde ne başarı demekse ki çok da sosyal olmayan biri için bu toplum etrafındakilerle sınırlıdır,  onun peşinden koşmak gerektiğini öğretmişti. Bulunduğun yerde ve anda iktidar kimde ise ona saygı göstermeyi öğretmişti. Şimdi düşünebilirsin hayatı öğretmiş işte sana diye ama şunu da anlamalısın biz bunları öğrenmek için gelmedik ki. Anlayacağın bize çalışmadığımız yerlerden sormuşlardı. Mutlu olmak gibi büyük bir hedefimiz yoktu. Ama mutsuz olacağımızı bilmeyi de istemedik. 
Şimdi sahaf ne yapıyordur acaba . O zamanki manzaradan farklı olarak belki sigarayı bırakmıştır. Acaba onun için başarı ya da onun hedefleri sadece bir şeylerden uzak kalmak mıydı? Bilemiyorum . Bazen her şeyi bırakıp onun yerinde olmayı istiyorum. Sonuç olarak elimde bırakacak çok da bir şey kalmadı. 
Şimdi o kitapları yazanlar ne yapıyordur acaba .Mutlu mudurlar ?  Çünkü benim gözümde her yazar mutsuz başarısız olmalıdır. Bilmiyorum nedenini? İmza günü yapan bir yazarı okumayı bırakırım mesela orada onu neşe içinde anlamsız karalamalar yaparken görmeyi sevmem. Bende yazmaya en mutsuz anında başladım . Sanırım herkes öyle olmalı gibi düşünüyorum. Bazılarını da kimyasal maddelerin etkisi altındayken yazdıklarını.
Hastalıklı olduğumu düşünüyorum . Sadece adını koyamamış tıp daha.Çok nadir olduğundan değil çok kişi de görüldüğünden.

NOT : bu yazıda başlıksız olsun ne koyacağımı bilemedim. 

A.U.