GÖKYÜZÜNÜN
AZİZLİĞİ
Bir sağanaktan sonra toz kalktığı zaman
sokağa baktığında renkler daha net ve canlı görünür ya, böyle galiba biraz da
insanın yaşadıkları. Ne kadar fırtına, o kadar belirgin ve ne istediğini bilen
yaşam çıkar insanın önüne.
Kimse güzel ve güneşli bir günde kendini
aramasın, mümkünse fırtınalarınızdan sonra tanışalım; tozlarınızın üzerinizden
kalktığı ve kirlilerinizin yok edildiği bir günde.
BAĞIMLILIK
Bağımlı değil hiç kimse. Biraz da bağımlı
sandıkları içindekilerin söylemekle bitebileceğini sandığı bir muhtaçlık, bir
nevi iç patlaması. Hani uzun uzun konuştuğunuz zaman birden bir sessizlik çöker
ya masanın üzerine; küller dağılır, masanın üstü dağılır, akıllar dağılır…
Bir bakarsın...
AKLIMA GELMİŞTİ
Her şeyi elimize almadan gözümüzde
bitiriyoruz, gülerek ve alay ederek değersizleştiriyoruz güzellikleri ve
sancıları. Oysa kelimeler de, cümleler de gün gelir ete kemiğe bürünür
karşınıza çıkar. Arkanıza bile bakmanıza fırsat verilmediği
zaman ‘’aklıma gelmişti’’ dersiniz.
YIPRATMADAN
Önüme gelen her insanı inançlı ve yok olacak
şekilde kucaklıyorum. Yavaş yavaş, yıpratmadan bitiriyorum onları. Sohbetlerde
yarışıyorum onlarla. Gülüşleri, istekleri fotoğraf karesi şeklinde bilincime
inşa ediyorum. Bilerek, sevecen ve mutlu görünüyorlar. Onlarla her el sıkışımda
bir gün eksilirler mi diye ara ara düşünüyorum. Unutamayacağım dakikaların
hesabını onların gözlerine bakarak ölümsüzleştiriyorum.
ES GEÇİLEMEZ GERÇEKLER
Sadece ''bu düşünceden de kurtulacağım''
düşüncesiyle girilen her yol, bizi cezbeden her istek, kişiye farklı mekanların
gölgesinde yürümesini sağlıyordu.Yoksa gerçeklerin hiç ama hiç bir değeri
yoktu. Önemli olan bir şeyleri üzerinden atıp kurtulmaktı. Bir şeyleri derinden
attığın ter gibi, beyninden attığın her düşünce seni sadece bir süre
rahatlatıyordu. Asıl içsel yıkılış ve diriliş kaynaklarının zaman ve mekan
değişiminden olduğu es geçilemez bir gerçekti.Ve biz bunların bilincine varmak
için zaman ve mekanın tükenmesi gerektiğini bilmiyorduk.
GÜLDÜK
Ama yine de güldük. Olur olmaz yerde olur
olmaz şekiller de öyle güzel güldük ki, neden güldüğümüzü anlamayıp yine
güldük. Seyrettiler sadece bizim o tuhaf mutluluğumuzun
anlarını. O tuhaf mutluluklar fotoğraflandı kimi zaman. Kimi zaman konuşuldu
başka masalarda. Yüzümüzde, bedenlerimizdeki o kesikleri bilseler dahi
seyrettiler direncimizin güçlülüğünü. Bazen garipsediler, ‘’bu kadarı fazla’’
dediler ama biz bırakmadık o yaşamın daima sevilebileceği gerçeğini.
EKSİLDİĞİ YERİNDEN
rohan s. kaya