4 Ağustos 2013 Pazar

Bir kentin çirkin itirafları -1

Bu kentin sokaklarında yeni yürümeye başlamıştı. O kadar yabancıydı ki  daha yoldan geçen bir kadına aşık olmamıştı.Bir çay evinde kıçından daha küçük bir taburede otururken hafif sağ çaprazda oturan, kendi masasında oturan birinin omzundan görebildiği bir kadına aşık olmamıştı. Heyecanlanmamıştı kısa mesafeli bir semtler arası otobüste yanına o kadın oturacak mı diye . Kadınlardan öte daha hiç gecenin yarısında sokaklarında yürümemişti. Bir şehri tanımanın en iyi yoluydu yalnız gecelerdeki yürüyüşler. Sokaklar bekaretini kaybetmişken , daha yeni başlayacak gün için makyajı yapılmamışken. İşte böyle bir saatte başlamıştı, yürümeye. Köpekler, kedilere bırakmıştı çöpleri. Kediler , çöpçüler gelmeden karın doyurma derdindeyken. Sokak lambalarının yıldızlara olan platonik aşkı başlamışken. Oldum olası çok romantik gelmişti bu an . Nedenini bilmediği için kimseye de anlatamamıştı. Evdeki herkes uyuduğunda çıkardı. Sigara almaya diye, kokoreç yemek için diye. Kimse dönmesini bekleyecek kadar ayık olamazdı zaten. Belki de umursamadıkları için. Yürüyüşlerinin gecenin o saati olması dışında, yalnızlığı da vazgeçilmez bir koşuldu. Bir kez -eskiden yaşadığı daha büyük bir şehirde- bir kadını ortak etmişti ve neden yalnız yürüdüğünü daha iyi anlamıştı. Yürüyüşleri sırasında bir şeyler düşünmeyi sevmiyordu. Ama öyle kötü bir durumdu ki bir şeyleri düşünmemeye çalışırken düşünmemeyi istediği herşeyi tekrar hatırlıyordu. Belki yıllar önce sarayından çıkıp uzun yolculuklarının sonucunda içsel huzuru ve aydınlamayı bulan Buda'nın meditasyonunun bir çeşit dönemsel farklılığı idi. Ama hiç bir zaman o kadar erdemli olamadı . Çünkü gittiği yerlerden yürüdüğü yollardan hep geri dönmüştü adam. Daha önce ikamet ettiği şehre benzer bir çok şey var burada hep biraz kopyası gibi. Onun geldiği yerde , insanlarla çay içmek bile politik amaçları olan bir eylemdi. Hatta çay bile örgütlenerek demlenirdi. Yürüyüşlerinde hep oradaki insanları düşündü. Aşık olduğunu hatırlıyordu," Felsefenin Başlangıç İlkelerini" okuyana kadar. Soluk almak bile özgür kafayla bir devrimdi onun için artık. Güzel insanlardı. Güzel insanlar hala. 
Yürüyüşleri boyunca hep neden bırakıp gittiğini anlamaya çalıştı . Neden buradaydı. Güvenemiyordu bu şehre. Geldiği yerde arkasında sivil polislerle gezerdi. Kimse bir şey yapamazdı ona o polisler dışında. Burada ise sokakların hepsinin sahibi vardı. Hepsinin ait olduğu mahalleler ,evler ve ahalileri vardı. Bir sene aynı yalnızlık ile gitti. Aynı yürüyüşlerde yine aynı hislerle devam etti. Arada geceyi değiştiren şeyler olmuyor değildi tabi ki, şehrin asi ve kaybetmiş çocukları kesmişti yolunu şahinlerle bir kere. Bir kere gasp edilmişti. Bir kere şarapçının birine şarap ısmarlamıştı. Bir kere aşık oluyordu siyah deri ceketli kadına . Bir seneki yürüyüşlerin sonunda küçük bir karar da vermişti . Eski arkadaşları ile buluşacaktı.Bir şeyler içmek biraz eski günlerden konuşmak iyi gelecekti belki. Tabi bu küçük karar sonunda ona 55 günlük bir tecrit deneyimi ve içindeki son cesareti kırılması olarak sonuçlandı. Aslında bunu bir fırsata çevirmek için çok düşündü. Her şeyi , mutsuz olduğu her şeyi, değiştirmek adına. Artık farklı biri olacaktı . Yürüyemeyecekti artık.Evet buradan başlayacaktı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder