Sabah gömleğimin düğmelerini en alttan iliklemeye
başladığımda günün garipliğini anlamıştım. Ara sıra insanın soğuk havaya ve
acımış çaya da ihtiyacı oluyor. Markette ayakkabılarım gıcırdayarak
yürüyorum. Steril beyaz mermer tavandaki ışığı yansıtıyor. Renkler ve temizlik,
reyonların arasında bedenimi gezdiriyor. Paketlenmiş ay çekirdeği içleri,
paketlenmiş salatalık, paketlenmiş brokoli, paketlenmiş buzdolabı magnetleri ve
plastik bardağın içerisindeki sıkıştırılmış pamuk şekeri görünce attığım iğrenç
kahkaha. Kasiyer kızın gözleri kocaman, şaşkınlıkla bana bakıyor. Elimdeki
sepeti önüne koyuyorum ve hiçbir şey almadan çıkıyorum.
Aklımdan bir nehir kenarında oturup sırtımı bir ağaca
yasladıktan sonra suyun gidişini izlemek geçiyor. Belki farklı yönlere zıplayan
iki balık görürüm. Belki de nehir birden durur. Aklıma Güney Hindistan da
keşişlerle geniş bir ovada yürüme fikri geliyor. Belki avuçlarımın içini
birleştirir vadinin ortasına otururum, bir rüzgar eser ve ben bunu
düşüncelerimle yaptım zannederim. Belki de güneş batar bir turuncu
ufukta. Ama ben bir Bar kapısından içeri giriyorum. Karanlığın içinde
rengarenk ışıklar insanların üzerindeyken, ben dev sigara dumanının içinden
geçiyor ve yağlı siyah boyayla
boyanmış duvarlara sürtünerek barmene kadar gidiyorum. Uzun bar taburesine
oturuyorum. Etrafımda yüzleriyle ve üzerindeki kumaşlarla gurur duyan insanlar
görüyorum. Dans ediyorlar renklerin ve dumanın içinde. Parmak uçları kadehlere
izlerini bırakıyor. Uzun gölgeler. Dev kahkahalar. Sabah bende bir tanesini
bırakmıştım havaya. Ama şimdi farklı. Şimdi gurur var. Bendeki tiksintiydi.
Karşımda ağızlarıyla pipetlerini arayanlar, sizinle ilgilenmiyorum. Çünkü ben
bu partiye cesetlerimle geldim.
Dikkatini çekmemeliyim. Avuçlarıma kadar alkollüyüm. Senin
tarafına bakmıyorum, senin tarafın aynı anda benim tarafım değil. Çünkü
dumandan gözlerim yanıyor. Odak noktalarım kayboldu. Bir bira daha söylüyorum.
Çünkü yapacak daha iyi bir şey yok. Çünkü sigara gırtlağımı çöle çevirdi.
Kollarıyla beni itekliyor bir adam, ki ben nedenini hatırlayamıyorum. Elimdeki
şişe sol kaşının üzerinde paramparça oluyor. Apar topar koluma giren kişiler
tarafından apar topar dışarı çıkarılıyorum.Burnumdan üst dudağıma inen kanı elimin tersi ile yanağıma
bulaştırıyorum. Ama durmuyor. Karşı kaldırıma oturuyorum. Avuç içimde kirli
kan. Bir el ve bir peçete uzanıyor önüme. Umarım sigaran da vardır diye
söyleniyorum. Elimdeki kan sigaranın beyazına bulaşıyor. Üzerime göz
gezdiriyorum. Gömleğimin iki düğmesi kopmuş. Gülüyorum. Sırtımı ağaca yaslar
gibi duvara yaslıyorum. Çünkü yapacak daha iyi bir şey yok.
rohan s.
kaya