15 Kasım 2013 Cuma

Gitmek

Gitmek ne kadar gerçekçi bir eylem olabilir ki ? Ya da ne kadar gerekli . Bazen hiçbir yere gitmemiş olsanda sen çoktan gitmişsindir. Bazen tam tersi çok uzaklardasındır da aslında hala aynı yerdesindir. İşte çevrende mutsuz gördüğün insanlar bu bazenlerin içinde sıkışanlar. İşin en ilgincini ben onda gördüm . Uzun boyundan dolayı dikkat çekerdi ama öyle bir yakışıklı hali yoktu .Saçları normal göz rengi normal giyimi normal her şeyi ile hafızanızda yer etmeyecek biriydi bir sokakta gördüğünüzde, belki boyu. Onda az önce anlattığım durumun her ikisi aynı anda vardı. Mutsuzluğun karesiydi hayatı. Ama öyle büyük olaylar trajik felaketler yaşamamıştı. Herkesin başına gelen aldatılmalar terkedilmeler yanlış kararlar ve pişmanlıklarla doluydu hayatı ama bunları tamamen unutturacak güzel şeylerde yaşamıştı. İsmini hatırlamıyorum . Ali diyelim gitsin şimdilik. Aliyle çok az kişinin takıldığı bir lokal de tanışmıştık . Bir pazartesi akşamıydı. oturduğumuz yerin sonradan yıkılan duvarıyla artık sigara içilen bir yeri vardı ikimizde ordaydık. Ben dükkanı yeni kapatmıştım. Her gün işten sonra gidecek bir karım çocuklarım olmadığından bir iki tek atıp öyle geçerdim eve . Ama işimi seviyordum . Her neyse lokalde otururken Ali girmişti içeri aceleyle çıkmış bir hali vardı . Bir yerlerden işten evden belki . Yeni uyanmış gibi bir hali vardı. Saçları yapılacak kadar uzun bile değildi ama yinede kafasının en tepesinde bir tutam hayata karşı dimdik duruyordu. Soğuk bir akşamdı .Deri  ceketinin içinde ince bir t-shirt altında sıradan bir kot vardı . Tek başına en köşeye oturdu. Bir bira istedi . 2 dk sonra birası geldi bardağı kullanmayacağını belirtti . Bardak geri gitti. şişeden ilk yudumu alır almaz yandı sigarasıda. Kalite bir sigara içiyordu. Demek ki durumu kötü değildi. Hiç bir yere bakmıyor hiçbir şey düşünmüyor gibiydi. Sadece bir şeyler bekliyor gibiydi sürekli telefonuna bakıyor ama hiçbir şey yapmıyordu. Saate bakıyor desem tam karşısında kocaman bir saat vardı zaten.. Belki birini bekliyordur diye düşündüm uzun süre .Sonra telefona bakması da kesildi.
...
Ateşini kullanmak için yanına gittiğimde mahsuru yoksa oturabilir miyim ? dedim .Tabi dedi. İşte Aliyle böyle tanıştık. Konuştuk , içtik hem sigara hem bira. Kimse gelmedi mekana sadece ikimizdik. Biradan sıkıldım dedi . Rakı söyledik . Meze istemedik ikimizde. Rakının etkisiyle biraz dertleştik. Alinin hikayesi çok enteresan gelmişti. Bir kadın sevmişti, bir gün hayatına küsüp isyan ettiği bir gün kadını terk etmişti. Arada bunu yapıyor sonra koşa koşa geri dönüyormuş. Ancak bu sefer kadın onu beklememişti. Aynı ortamdan rakı içtiği sevdiği bir arkadaşıyla yatmıştı o gece. Sonraları ali sormuştu neden ? diye. Kadın " sana bir daha geri dönememek için" demişti. Kadın gitmişti ondan sonra Ali de. Sonra rüzgar gibi savrulmuş alkole bağlanmıştı iyice . Hiç bir mekanda iki kezden fazla içmiyor kimseyle yakınlık kurmak istemiyordu. Öyle zamana da bırakmamıştı hiçbir şeyi. Zamanın bu önemde bir şeyin ilacı veya çaresi olamayacağını biliyordu. O sadece yapacak daha iyi bir şeyi olmadığı için bu haldeydi. Yaprağın bile düşmesinin bir anlamı olan evrende kendi varlığına ve şuan ki haline bir sebep bulamıyordu. Daha sonra bir kadını daha tanımıştı. Kadın onun alışık olmadığı bir şekilde iyi davranıyordu ona . Alışık olmadığı şekilde seviyordu onu . Beklemediği bir şekilde anlayışla karşılıyordu.Her şey güzel giderken yine hayatındaki mutsuzluğu ve amaçsızlığı kadının suçu olarak görmüştü terk etmişti onuda . İşte o gün orada yani tanıştığımız içtiğimiz gün o kadını bekliyordu. Belki gelir diye gelmesi için bir haber yollamamıştı. Telefona sürekli o arayacak mı diye bakıyordu. Tek bildiği kadının onun orada lokal de olduğunu bildiği idi. Beraber beklemeye başladık . Kadın gelmemişti. O saatten sonra bir pazartesi gecesi masamıza gelen tek şey hesap olmuştu. Hesabı ödedik kalktık. Hiç konuşmadan bir çorba içtik. Bir daha içtiğimiz ve o kadını beklediğimiz çoktan kapanmış olan yerin önünden geçtik sonra sigara almak için geri döndük ve iki kere daha geçmiş olduk önünden. Sesini hatırlıyorum en son selam verirken ."Hoşçakal umut" demişti. Sesinde bir hüzün yoktu . Sesinde çaresizlikte yoktu. Sesinde bir şey vardı ama . Sesinde ölüm vardı sanki. Tam olarak anlatamıyorum ama beklendik bir son vardı sesinde. G. Alinin ve ya herhangi birinin bir pazartesi akşamı hikayesiydi bu. Bir kadından hiç gidememiş, bir kadına hiç gidememiş . Ya ali gitmek istememiş ya da
Gitmek istediğinde ise kadın çoktan gitmiş...

9 Kasım 2013 Cumartesi

Deri Ceketli Kadını Son görüşümde

Deri Ceketli Kadını Son görüşümde

Prag’ta manzaraya karşı bir kahve fincanı
İtalya’nın herhangi bir şehrindeki sokak çalgıcısının
Gitarının teli…
Hiç olmadı, Barselona da bir kaldırım taşı
Olmalıydım  o gece.
Bunlardan biri olma ihtimalinde de acıtır mıydı bu kadar

O kadının gözyaşları

A.U. 

3 Kasım 2013 Pazar

12-masadaki herkesi öldürdüm mü?


          Masadaki herkesi öldürdüm mü?  Halıya damlayan kırmızı şarap mı? Yoksa pıhtı olmaya yüz tutmuş kan mı. Kurduğu cümleler korkunç. Tebrik edişi korkunç. Her yer sohbete uzanan masalar ile dolu. İstemediği yerde olan dirsekler ve eller birbirlerine bir şeyler anlatıyor.  Farklı dünyaları, farklı düşünceleri olan, farklı heyecanları, farklı hayalleri olan bu insanlar bu masalarda ne yapıyorlar. 
Neye maruz kalmıştım. Neden berbat alışkanlıklar edinmiştim. Neden kötü davranışlarım vardı. Neden insanlar çektiği acıların büyüklüğüyle uğraşıyorken, ben kendi acımı utanç verici buluyordum. Tüm bunlar o acıdan mıydı? Hangi acı? Ayrı ayrı ele alabiliyor muydum? Çünkü her şey birbirine girmiş durumda. Çünkü davranışlar berbattı. Cümleler berbattı. Duygular berbattı. Her şey kısmi bir aceleciliğin ayakları altındaydı. Hiçbir şey birbirini açıklamıyordu. Ama hep bir başlangıç vardır değil mi. Doğumum mu? Yoksa aniden bir durumda mı koptu tüm halatlar?

Bilmiyorum.
Halıyı siliyorum sadece.

Elimdeki beyaz bez, utanarak kırmızılaşıyor.  

rohan s.kaya