14 Ağustos 2013 Çarşamba

8- Bana Kulak Verin

     

      Gözlerim yanıyordu ve alnım ateş gibiydi, uykusuzluk ve yorgunluk üstümden gitmiyordu o gece. Bir Fransız filminde görmüştüm, askerde öğrenmiştim sigara sarmayı. Bende sardım bir tane ve evin balkonuna çıktım. Havanın sıcaklığı ve sigaranın sertliği iyice vücudumu ağırlaştırıyordu. Sandalyede yarı baygın uyuya kaldım. Hemen alt sokakta bir ses duydum sonra, bir kadın sesi. Tanıdığım ama hatırlayamadığım bir ses büyüyerek yaklaşıyordu. Yolun ortasından geliyor sonra kadın. Hatırlıyorum, birkaç sene öncede başka bir yerde arkadaşlarla gömüştük ve uzun uzun şaşkınlıkla seyretmiştik. İsmi Menekşe. Sokaklarda yaşadığını ve kimsesinin olmadığını söylemişlerdi. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu ‘’Bana kulaaaak veriiiin, banaaaa kulaaaak veriiiiiiinn’’ Herkes Menekşe’yi görmek için uyanıyor ve camlarını açıyordu. Şimdi herkes benim gibiydi, yorgun ve ayakta. Geceyi bölen üç ses vardı o gece birincisi Menekşe’nin sesi, ikincisi bir araba alarmı ve üçüncüsü birbirini boğazlayan kediler. Sonra Menekşe sesini de alıp gecenin içinde kaybolmuştu.

      Ertesi gün bir kitapevine girip yeni çıkan bir kitabı almak için etrafıma bakıyordum. Ama canım hiçbir şey okumak istemiyordu. Kitabı açtım, biraz karıştırdım. Geri yerine koydum. Sonra ikinci el kitap satan kitapevlerine girdim. Eski kitapları, eskiden okuduğum kitapların eski baskılarını gördüm. Açtım bazılarının içini zamanla birbirine nemden yapışmış sayfalarını ayırdım. Altları çizilmiş cümleleri okudum ve geri kapattım. Bazı kitapların bazı cümleleri her zaman çizilir, bazen herkes aynı düşüncede toplanır ve orada kalır. Böyle kaldığı ve böyle anlaştığı için bazı insanlar artık konuşmak dahi istemez. Ve en uzun kimin yanında susuyorsa onunla iletişimini koparmaz. Çünkü bilir ki, uzun yıllar konuşmasalar dahi, bir gün yine susarak ve yan yana aynı şekilde oturacaklardır. Hiçbir şey sormadan,  bir şey yargılamadan anlayacaklardır olan biteni.

      Tekrar caddeye çıktım. Gökyüzü kararmak için güneşi kenara sıkıştırmış. İnsanlar sokaklarda darmadağın. Kafalarını sanki arkadan birisi tutuyor gibi yürüyor çoğu, bende dahil.  Herkes bir yerlere gidiyor. Sanki hepsinin hedefleri çok yakındı. Sonra yine Menekşe karşıma çıktı. Hep aynı nara ‘’ Banaaaaaaa kuuulaaak verin, bana biiirr kulaaak veriiiinnn insanlar’’ diye bağırıyor yine. İnsanların kimisi gülüyor, kimisi acıyor, kimisi hiç oralı bile olmuyordu. Görüyorlar ama aslında görmüyorlar Menekşe’yi. Bazı insanların yolunu kesiyor ve onlara da bağırıyor aynı şekilde. Ama kimse kimsenin umurunda değil. Menekşe’yi uzaktan seyrediyorum bir süre. Yorulunca kaldırıma oturup ağlamaya başlıyor. Sigara uzatıyorlar bir süre sonra emzik gibi. Derin derin çekip içindeki canavarı dumanıyla boğup bayıltıyor bir süre. Sonra tekrar bağırmaya başlıyor ‘’ Banaaa kuuulaak veriiinnnn, banaaa biiir kuuulaaak veriiiin eeeeyyyy insanlaaaar’’

      Yaklaşık iki ay haftada ortalama üç defa Menekşe böyle çıktı karşıma. İnsanların ona olan sabırsız sinirlerini, onu iteklemelerini, tekmelemelerini bile gördüm.
Bir gün akşam televizyon da akşam haberlerini izlerken gördüm Menekşe’yi. Polisler koluna girmişti. Muhabirler ve kameralar peşinden ayrılmıyor sorular soruyordu devamlı.
‘’Neden öldürdünüz o adamı? Size bir şey mi yaptı? Tanıdığınız birisi miydi? Herkes durup dururken olduğunu söylüyor siz bu konuda ne söyleyeceksiniz?’’ gibi sorular soruyorlardı. Ama cevap vermedi hiç birine. Sinirli sinirli yüzlerine bakıyordu medya ordusunun.  Bir muhabir ‘’Peki kulağını neden kestiniz?’’ diye sorunca durdu Menekşe. Muhabirin üzerine doğru yürüdü, alaycı bir gülümseme belirdi yüzünde ve dişlerini sıktı. ‘’Bana kulak verin dedim, sadece kulak verin. Bu dünyayı sadece ben mi böyle duyuyorum yoksa insanlarda benim gibi mi duyuyor bilmek istedim.’’ Sağ kulağını tutarak kameraya iyice yaklaştı ‘’ Artık bu kulaklarımı istemiyorum. Yeni şeyler duymak istiyorum, güzel şeyler. Yeni sesler, yeni cıvıltılar, gerçek mutluluklar, gerçeği duymak istiyorum gerçeği. Anlar mısın, bilir misin gerçeğin nasıl bir şey olduğunu. Hea! Duydunuz mu hiç gerçek bir şey!  Artık anlamak istiyorum yeni müzikleri, sadece bunları istiyorum. Çok mu şey istiyorum lan! Çok mu şey istiyorum!’’ dedi. Kulaklarını kapatıp gözlerini yumdu ve yere oturup bağırmaya başladı. ‘’Gözlerimi de istemiyorum. Hepiniz gidin başımdan orospu çocukları. Hepiniz oyunlarınız içinde geberip gidin. İstemiyorum, hiçbir şey istemiyorum’’ dedi.


      Kamera merkez stüdyodaki saçları yapılı ve makyajı hiç eksik olmayan bebek yüzlü spikere döndü. Spiker bir anda şaşkınlığını üzerinden atmak için duraksadı, yutkundu ve tecavüz haberleriyle dünyaya kaldığı yerden devam etti.

r.s.kaya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder