Gözlerim yanıyordu ve alnım ateş gibiydi, uykusuzluk ve
yorgunluk üstümden gitmiyordu o gece. Bir Fransız filminde görmüştüm, askerde
öğrenmiştim sigara sarmayı. Bende sardım bir tane ve evin balkonuna çıktım.
Havanın sıcaklığı ve sigaranın sertliği iyice vücudumu ağırlaştırıyordu. Sandalyede
yarı baygın uyuya kaldım. Hemen alt sokakta bir ses duydum sonra, bir kadın sesi.
Tanıdığım ama hatırlayamadığım bir ses büyüyerek yaklaşıyordu. Yolun ortasından
geliyor sonra kadın. Hatırlıyorum, birkaç sene öncede başka bir yerde
arkadaşlarla gömüştük ve uzun uzun şaşkınlıkla seyretmiştik. İsmi Menekşe.
Sokaklarda yaşadığını ve kimsesinin olmadığını söylemişlerdi. Avazı çıktığı
kadar bağırıyordu ‘’Bana kulaaaak veriiiin, banaaaa kulaaaak veriiiiiiinn’’
Herkes Menekşe’yi görmek için uyanıyor ve camlarını açıyordu. Şimdi herkes
benim gibiydi, yorgun ve ayakta. Geceyi bölen üç ses vardı o gece birincisi
Menekşe’nin sesi, ikincisi bir araba alarmı ve üçüncüsü birbirini boğazlayan
kediler. Sonra Menekşe sesini de alıp gecenin içinde kaybolmuştu.
Ertesi gün bir kitapevine girip yeni çıkan bir kitabı almak
için etrafıma bakıyordum. Ama canım hiçbir şey okumak istemiyordu. Kitabı
açtım, biraz karıştırdım. Geri yerine koydum. Sonra ikinci el kitap satan
kitapevlerine girdim. Eski kitapları, eskiden okuduğum kitapların eski baskılarını
gördüm. Açtım bazılarının içini zamanla birbirine nemden yapışmış sayfalarını
ayırdım. Altları çizilmiş cümleleri okudum ve geri kapattım. Bazı kitapların
bazı cümleleri her zaman çizilir, bazen herkes aynı düşüncede toplanır ve orada
kalır. Böyle kaldığı ve böyle anlaştığı için bazı insanlar artık konuşmak dahi
istemez. Ve en uzun kimin yanında susuyorsa onunla iletişimini koparmaz. Çünkü
bilir ki, uzun yıllar konuşmasalar dahi, bir gün yine susarak ve yan yana aynı
şekilde oturacaklardır. Hiçbir şey sormadan, bir şey yargılamadan anlayacaklardır olan
biteni.
Tekrar caddeye çıktım. Gökyüzü kararmak için güneşi kenara
sıkıştırmış. İnsanlar sokaklarda darmadağın. Kafalarını sanki arkadan birisi tutuyor gibi yürüyor çoğu, bende dahil.
Herkes bir yerlere gidiyor. Sanki hepsinin hedefleri çok yakındı. Sonra
yine Menekşe karşıma çıktı. Hep aynı nara ‘’ Banaaaaaaa kuuulaaak verin, bana
biiirr kulaaak veriiiinnn insanlar’’ diye bağırıyor yine. İnsanların kimisi
gülüyor, kimisi acıyor, kimisi hiç oralı bile olmuyordu. Görüyorlar ama aslında
görmüyorlar Menekşe’yi. Bazı insanların yolunu kesiyor ve onlara da bağırıyor
aynı şekilde. Ama kimse kimsenin umurunda değil. Menekşe’yi uzaktan
seyrediyorum bir süre. Yorulunca kaldırıma oturup ağlamaya başlıyor. Sigara
uzatıyorlar bir süre sonra emzik gibi. Derin derin çekip içindeki canavarı
dumanıyla boğup bayıltıyor bir süre. Sonra tekrar bağırmaya başlıyor ‘’ Banaaa
kuuulaak veriiinnnn, banaaa biiir kuuulaaak veriiiin eeeeyyyy insanlaaaar’’
Yaklaşık iki ay haftada ortalama üç defa Menekşe böyle çıktı
karşıma. İnsanların ona olan sabırsız sinirlerini, onu iteklemelerini, tekmelemelerini
bile gördüm.
Bir gün akşam televizyon da akşam haberlerini izlerken
gördüm Menekşe’yi. Polisler koluna girmişti. Muhabirler ve kameralar peşinden
ayrılmıyor sorular soruyordu devamlı.
‘’Neden öldürdünüz o adamı? Size bir şey mi yaptı?
Tanıdığınız birisi miydi? Herkes durup dururken olduğunu söylüyor siz bu konuda
ne söyleyeceksiniz?’’ gibi sorular soruyorlardı. Ama cevap vermedi hiç birine.
Sinirli sinirli yüzlerine bakıyordu medya ordusunun. Bir muhabir ‘’Peki kulağını neden kestiniz?’’
diye sorunca durdu Menekşe. Muhabirin üzerine doğru yürüdü, alaycı bir
gülümseme belirdi yüzünde ve dişlerini sıktı. ‘’Bana kulak verin dedim, sadece
kulak verin. Bu dünyayı sadece ben mi böyle duyuyorum yoksa insanlarda benim
gibi mi duyuyor bilmek istedim.’’ Sağ kulağını tutarak kameraya iyice yaklaştı
‘’ Artık bu kulaklarımı istemiyorum. Yeni şeyler duymak istiyorum, güzel şeyler.
Yeni sesler, yeni cıvıltılar, gerçek mutluluklar, gerçeği duymak istiyorum
gerçeği. Anlar mısın, bilir misin gerçeğin nasıl bir şey olduğunu. Hea!
Duydunuz mu hiç gerçek bir şey! Artık
anlamak istiyorum yeni müzikleri, sadece bunları istiyorum. Çok mu şey
istiyorum lan! Çok mu şey istiyorum!’’ dedi. Kulaklarını kapatıp gözlerini
yumdu ve yere oturup bağırmaya başladı. ‘’Gözlerimi de istemiyorum. Hepiniz
gidin başımdan orospu çocukları. Hepiniz oyunlarınız içinde geberip gidin.
İstemiyorum, hiçbir şey istemiyorum’’ dedi.
Kamera merkez stüdyodaki saçları yapılı ve makyajı hiç eksik
olmayan bebek yüzlü spikere döndü. Spiker bir anda şaşkınlığını üzerinden atmak
için duraksadı, yutkundu ve tecavüz haberleriyle dünyaya kaldığı yerden devam
etti.
r.s.kaya
r.s.kaya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder