16 Ağustos 2015 Pazar

21-günaydın



          Onun tanrısı seninki ile aynı mıydı. Birileri bir anda belirip seni hiç sigaradan fırlayıp üstüne düşen o anlamsız küllerden kurtardı mı. Zaman onunla iyi geçerken, o güzel duruyor muydu yanında. Ellerinin içine yüzünü hiç aldın mı. Eski insanlarını mı düşünüyordun yoksa onun yanında, hiç dalgınlık yaşamadan gözlerinden kopmadan, ellerini ayırmadan. Öyle kabiliyetlerin var mıydı.  Sadece acıktığın için bir şeyler yerken, karşında sana sevgi ile bakarken ve otururken veya anlamsız bir televizyon programı izlerken neden şu an bana sarılmıyor diye düşündüğün oluyor muydu peki. O sevginin içinde bunu neden düşünüyordun. Neden bu düşüncelerini yok edemiyordun. Oysa az sonra kalkıp yanına gelecek ve seni kollarıyla bir ahtapot gibi saracak. 


    Hiçbir kılıç kuşanmadan, hiçbir yasa çıkarmadan, hiçbir şeye meydan okumadan sadece otururken izle, yürürken izle. Ama içinden bunlar geçmiyor değil mi. Anlamsız bir şekilde neden çatladığını düşündüğün dar kaldırımlar da yer yüzünün cehennemi olabiliyor bir anda. Onlar kendilerini hiç bozmadan zamanla olaylarını atlatıp yeni hayatlarına sürüklenecekler, sonra hiç değişmemiş gibi bana görünecekler. Ben  ise belki de avını evinde bekleyen bir erkek aslan kibiri ile bu sonsuz döngüde bekleyeceğim. Hiçbir şey, hatta kendimin değiştiğini bile kabullenmeden bekleyeceğim. İşte bu kibirli ben, ne kadar saçma. Anlamsız. Niteliksiz. Hedefsiz. Zamanın tik taklarının içimden geçtiğini anladığım bir gece vakti, her şey, elimden bir anda düşen ve yerde tuz gibi olan bardağa baktığımda, karşıma çıktığını anladığım o kibirli ben ile hiçbir zaman doğru düzgün konuşamayacağım ve yaşayamayacağım.

r.serhat kaya

1 yorum: