6 Ekim 2014 Pazartesi

Hiç bir birikimim olmadı hayatta

Hiç bir birikimim olmadı hayatta.
İnsanları biriktirdiğimi düşündüm çoğu zaman. Yeri geldi onlarda harcandılar türlü olaylarla. Kimisi  bozukluklar misali paslanıp gitti. Değerleri ile mutabık. Kimisi elinin kiri gibi gözüktü. Zaten dünya yeteri kadar kalabalık gözünü açabilene. Geriye dönüp bakınca hayat yeteri kadar anı ile dolu. Daha fazla doldurmaya gerek yok. Bir iki dostun olacak hastalığını ve sağlığını anlatacağın yeterli .Geri kalan herkesle yüzeysel ilişki kuracaksın. Ne kadar önem verirsen o kadar yakındır o kişi seni üzmeye . Ya da senin tarafından üzülmeye. Ne gerek var birbirimizi üzmeye. Engel olamıyoruz ama demi sevmeyi , konuşmayı, paylaşmayı engelleyemiyoruz. Bazen sadece bunun gereksizliğin farkına varan herkese bir tür hatırlatıcı dövme  yaptırılmalı diye düşünüyorum. Olmayan inancım gereği herhangi bir kutsallık altında toplanmak saçma gelirdi. Bunu da çıkarınca geriye  mantıklı bir sebep kalmıyor zaten. Herhangi biriyle konuşmayı güvenmeyi gerektiren. Kutsallıktan söz etmişken , tek bir yer vardı önceleri özel saydığım mana yüklediğim; rakı sofrası - masası ne dersen. O ise müthiş kazıklanma ile final yaptı.
Hiç bir birikimim olmadı hayatta.
Rakı sofraları bile aynı sıradanlığında artık manzara ve insanlar kategorilerine göre. Belli bir süre sonra telefona ya da yanındakine sarılan eller , herkesin içinden uzaklaşmalar ve dalmalar sessizce, mutlaka abartan veya "çok dertli" olduğundan aşırı içen ve bünyesinin reddiyle sonuçlanan insanlar...
Huzurlu ve lebiderya  bir yeri örnek alalım mesela . Boş konuşmalar rakı üzerine , şöyle içilir bunla içilir sonra bu yenir gibi türlü türlü gereksizlikler, hayatın ve hayatının amacını sorgulamaya başlamalar . Evet kutsallık bir rutin gerektirir. Ama bu rutin içinde kişi belli bir aydınlık bulmalı veya bir karanlığın farkına varmalıdır. Burada ise hiç bir şey yok . Aynı oranda kafa yapacak alkolü daya nazogastrikten mideye, uyandır adamı ,rakı içtin sende inandır buna. Başlar anılarını anlatmaya.
Hiç bir birikimim olmadı hayatta. Bir evim yok Gerçi ev kavramı başka bir gerçeklikle varolur ancak ,amaaan neyse 3+1 apartman dairem yok diyelim. . Kiralık yaşadım hep .Bedeller ödedim.
Hiç bir birikimim olmadı hayatta. Anılarım dışında. Onları da istemedim zaten kimse sormadı bana . Alzheimer olana kadar yaşamak zorunda olduğum bu çileyi çekmeyi zaten kabul etmezdim. Çünkü anılar sahiplenildiği için güzel sadece. Güzelliği ve mutluluğuyla unutulmaz olanları al eline hatırladığın her an özlem duyarsın ve geri dönmek istersin , ama yok dönemezsin hayat bu lüksü vermez sana , en azından bilincin açıkken . Kötü olanlar ise zaten can yakar her hatırlandığında . Yani anlayacağın anılar her anlamda kötüdür. Nereden bakarsan bak,  kötüdür. Hayatının şuanki halinden daha iyi olma ihtimalini koyar önüne. Bir insanın neden anı olarak kaldığını hatırlamazsın onu düşünürken. Hep yaşadığın basit mutluluklar gelir aklına . Tamamen sahtekarlık ve yalan dolu olsa bile .
Hayatta tek birikimim anılar onu da istemeden yaptım aslında. Çok sayılmaz o yüzden . Ben saymıyorum.
A .U .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder